12 angry men

''bir hiç olmak çok üzücüdür beyler. insanlar hep aranmak ister, dinlenmek ister, hayatta bir kez de olsa önemli olmak ister.'' 1957 yılında abiler şuanki şuç dava masum adam kavramlarının en iyisini yapmış. türkçeye "12 kızgın adam" olarak çevrilmiştir. (bkz: henry fonda)

tek kelimeyle bir başyapıt. oyunculuk, kurgu, hikaye hepsi kusursuz.

bunu begenen bunu da begendi: (bkz: the man from earth)

kafa yakan cinsten bir film. çağının cidden çok ötesinde. ve çekilmiş, çekilebilecek en iyi tek mekan filmlerinden.

orturup her repliğinin düşünüleceği tipten ders niteliğinde bir film.

''olayı nereye çekerseniz çekin, önyargı gerçeği hep saklar.''

59 yıl önce çekilmiş sinema tarihinin en iyi filmlerinden biri. tek bir mekanda geçmesine rağmen senaryo akıyo. oyunculuklar muhteşem. mutlaka izlenmesi gereken filmlerdendir.

1957 abd yapımı dram filmidir. konusu jüri üyelerinin mahkeme sonrası karar almalarını anlatır. önyargılar, gündelik hayat, bireysel çıkar, dikkat edilmeyen ayrıntılar ve iyiniyet... çok kaliteli hukuk ve adalet filmi. tavsiye ederim. (bkz: 12 angry men)

izlediğim en değişik filmlerden

12'yi on iki olarak okudunuz dimi, bende.

yıllar önce izlediğim filmi biraz önce bir daha izledim ve tekrar hayran kaldım. film de ne olacağını bilerek izledikçe herkesin söylediği daha çok anlam kazandı. film önyargı, varsayım arasındaki farkı çok güzel anlatıyor. bir insana olan hırsın başkalarına karşı devam ettiğini de görmek mümkün.

her repliği ayrı bir kitap niteliğinde.

--- spoiler --- bu film ile alakalı benim hala kafamda bir şüphe var. ya katilse ? çürütülmüş olan önyargıların yerini alan mantıklı gibi gözüken varsayımlar yanlışsa ? adını hatırlamadığım mimar abi ya ajansa ? bilemedim. --- spoiler ---

muhtesem bir film olmasina ragmen arkadaslarimin cogu bilmiyor. bu da onlarin ayibi olsun.

lise de coğrafya hocamız izletmişti bizde '' amaaan ders boş geçsin de ne izlediğimiz önemli değil '' diye düşünüyorduk. film siyah beyaz ve tek mekan çekilmişti. ben kelimenin tek anlamıyla büyülendim. akıllı tahtanın önünde izledim filmi. sınıf mı ? onlar kendi aralarında muhabbet ettiler.

olayı nereye çekerseniz çekin, önyargı gerçeği hep saklar.

izlediğim en ilginç filmlerden biri. 11 jüri üyesinin bir şüpheliyi suçlu bulması, bir jüri üyesinin diğerlerini şüphelinin suçsuz olduğuna ikna etmeye çalışması.. 12 kişi de konuda hem fikir olmadan karar verilmiyor çünkü. garip bir konusu var. önyargılarımızın kırılması gerektiğini, herşeyin aslında görüldüğü gibi olmadığını anlatan film. tabi güvenmek de mesele biraz. film birkaç dakikalık sahneler dışında jüri odasında geçiyor. eski ama güzel bir yapım. izlenmesini tavsiye ederim.

irade ve ön yargı üzerine çekilmiş muhteşem bir film. çağının 5000 yıl ötesinde. filmi izlerken siz de oyuncularla birlikte terliyorsunuz. bu baskıyı en son das boot filminde hissetmiştim. filmi durdurup, camı açıp hava aldığımı bilirim. aynı duyguyu bu filmde de yaşadım. adil olmanın, tüm ön yargılardan arınarak gerçek adaletin sağlanmasına vesile olmanın ne denli zor olduğunu gösteren bir efsane. henry fonda efsane oynamış. diğer oyunculuklar da kusursuz. filmdeki yağmur sahnesinin zamanlaması mükemmel. o ayrıntıya bayıldım.

çok iyi be. o karşı görüşü, çocuğun suçlu olmadığını savunma anları resmen efsane. film o sahnelerde aşıyor kendini. "bir hiç olmak çok üzücüdür beyler. insanlar hep aranmak ister, dinlenmek ister, hayatta bir kez de olsa önemli olmak ister."

neden şimdiye kadar izlemedim ki diye pişman oldum. birkaç defa arada kaldığım iki üç filmden biri oldu ama hiç tercih etmemiştim. pişmanım, bir an önce izleyin. hani şu vooav etkisini beklemeyin ama kesinlikle sürükleyiciliği ile ilginizi çekecek zaten.

sürekli filmin ilk 10 dakikasını izleyip bıraktığım eser. sanırım biraz dişimi sıkmalıyım. yorumları çok olumlu.

"bir hiç olmak çok üzücüdür beyler. i̇nsanlar hep aranmak ister, dinlenmek ister, hayatta bir kez de olsa önemli olmak ister."

"not guilty"

salt kalite bu film. efsanelerim arasında. her insan en az bir kere izlemeli. şimdiki gerizekalılar milyon tane imkan ile bu kalitede film çekemiyorlar, yazıklar olsun.

psikoloji dersinde hocanın derste zorunlu olarak izlettirip, sınava dahil ettiği bir filmdir. gerek verdiği mesaj gerekse filmdeki 'aşırı güzel' diyologlar açısından herkesin muhakkak izlemesini tavsiye ederim. ayrıca, filmdeki karakter çeşitliliği, ve çevresel faktörlerin duruma yansıltılmış olması filmi psikolojik analiz açısından da oldukça verimli kılıyor.

fevkaladenin fevkinde bir film. (bkz: izlenmesi gereken filmler)

sanat ürünlerinde can alıcı 2 altın kural var sanırım. 1- merak 2- hayal ettirebilme beceresi. bu 2 kavram üzerinden olabilecek en harikulade film bu film olabilir. bu merak ve hayal gücü ön koşulları sebebiyle okumak izlemekten daha etkileyici ve kalıcı olabiliyor zaten. i̇zlemenin okumaya nazaran çok daha edilgen bir eylem olmasının sebebi de bu. tek bir mekan vardı filmde. müthiş diyaloglar vardı filmde. ama bu heyecan verici küçük detayların yanında beni asıl keyiflendiren filmin ana konusu olarak anlatılan cinayet olayıydı. filmde gösterilmeyen bir cinayet hakkında filmin başından sonuna merakla dinledik olanları. ve film bize olayları zorla hayal ettirdi. adım adım puzzle parçalarını birleştirebilmemize "olanak" sağladı. teknolojik imkanların ne kadar da değersiz olduğunun delili gibi bir film resmen. hatta radyo tiyatrosu şeklinde yapılsa benzer etkiyi bıraktırabilirmiş gibi bir film. tüm film boyunca merakımız neredeyse hiç eksilmedi ve tüm film boyunca hayal etmekten başka çare de bırakılmadı bize. bu ikisini bu kadar iyi yedirip, kurgulayıp, uygulayabilmek. i̇şte gerçek sanat sanırım biraz da bu. filmde işlenen cinayeti izleyeniniz var mı aranızda? aynı filmi bütün imkanları elinde olan hollywood bugün çekse kesin filmin o son sahnesi bittikten sonra bir flashback yaratır ve cinayetin aslını da izlettirirdi bize. vee... bütün büyü bozulurdu. bu yönden bu kadar iyisinin bir daha yapılacağını da pek zannetmiyorum.

sağlam hukuk filmi

her seferinde on iki engri men diye okunan film

geriyor insanı ama efasane mükemmel film kesinlikle izleyin (bkz: ölmeden önce mutlaka izlenmesi gereken filmler)

bunu "oniki engri men" diye okumadıysanız ben de bişey bilmiyorum

12 farklı hal görürüm o 12 adamda biri umuttur biri üşengeçlik biri ihtiyarlık biri öfke bir önyargı biri ezilmişlik... tüm hayatımda arkasında daima duracağım müthiş bir film

"olayı nereye çekerseniz çekin, önyargı gerçeği hep saklar."

biz bu filmi felsefe dersinde analiz etmiştik. öyle sıradan izlenip geçilecek bir film değil. eğer öyle yapacaksanız da izlemeyin zaten sıkılırsınız. saatler boyu film hakkında durdurup durdurup konuştuk. i̇çinden ne fikirler çıktı, insanlık değerleri açısından ele alınabilecek güzel bir filmdir. i̇zlemesini bilenlere tavsiye edilir.

on iki engri men diye okudum

bir insanın yargılarken ki fikrilerimi duygularını bir inanın içini temsil ettiğini düşündüğüm bir film ama 1950 ki yıllarda yapılmış ve halen baştacı olmayı hakeden bir film

bu filmi beğenen filmden anlıyodur

adalet ve önyargı başta olmak üzere birçok konuyu barındıran felsefe, sosyoloji, hukuk ve psikoloji' yi bir arada tutan ve değerlendiren film.

parasız film çekildiği zaman film çok güzel olabiliyor. filmde maddi yetersizlikten dolayı bir kaç tane plandan oluşup bu kadar konuyu iyi işleyebilmesi taktire şayan.

yeni dönemde tiyatro olarak sergilenmek üzere uyarlamaya çalıştığım filmdir. yine aynı zamanda bir tiyatro oyunundan çevirmedir. yönetmenliğini yapmayı ve 8. jüriyi oynamayı o kadar istiyor ki insan. bunların yanında ilk yöneteceğim oyunun bu olması beni aşırı heyecanlandırıyor.

Bir kişinin bile ne kadar fark yaratabileceğini gösteren bir film. Yanılmıyorsam sinema tarihinde en düşük maliyeti ile en yüksek gişeyi yapmıştı. Hayatımıza dokunacak bir kişi bile hayatımızın tüm seyrini değiltirebilir.

tonla eski film izlemiş biriyim. eski derken seksenlerden söz etmiyorum. 1930 itibarıyla çekilen büyük küçük onca yapım izlemişliğim var. klasik olarak addedilen tonla sıkıcı, kötü fransız filmi izledim. bu film dönemine göre gerçekten inanılmaz bir film. 1957 gibi bir yılda çekilen çoğu film ister istemez teknolojinin gelişmesi ve sosyal yapının değişmesi nedeniyle günümüzde izleyici ile bağ kuramaz ve izleyiciye sıkıcı gelir. 12 angry men ise sanki dün çekilmiş sonra da üzerine siyah beyaz efekt eklenmiş gibi bir film. gerçekten bir başyapıt.

Filmini izlemedim ancak tiyatrosuna gittim. Çok sevdiğim Serdar Orçin oynuyordu. Konuyu falan hiç okumadan gittiğim için biraz önyargıyla gittim yalan yok. Ama öyle bir oyundu ki 10 kere sıkılmadan izleyebilirim öyle güzel. İnanılmaz bir konu inanılmaz hikayeler barındırıyor. Filmini de en kısa zamanda izleyeceğim.

“Belki de hatalıyız. Belki de suçlu birinin serbest kalmasına sebep olacağız; bilmiyorum. Ama bizim mantıklı şüphelerimiz var. Ve bu bizim sistemimizde çok değerli bir şeydir. Emin olmadığı sürece hiçbir jüri, birini suçlu ilan edemez.“